Ezgi Polat is a photographer based in Berlin, Germany. She started working after graduation and became famous thanks to Instagram.
Öncelikle hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.. Akşam vereceğimiz 29 Ekim konseri öncesinde biraz zamanım var, ben de bu zamanı renkler ile haşır neşir olarak geçireyim dedim. Doğal boyama ile ilgili olan kitabımdan çalışmaya başladım. Kimyasal kısmına girdiği noktada bazı yerleri anlayamasam da zorluyorum kendimi.. Renklerin tarihini bilmek istiyorum, sentetik ne zaman hayatımıza girdi ne zaman doğal olandan uzaklaştık öğrenmek istiyorum. Acaba hep doğal olanı kullanmayı tercih edebilir miydik ve bu seçim doğaya zarar verir miydi? Yaptığımız gezilerde, yıllar öncesinden kalmış mağarada bulunan çizimleri ya da arkeolojik kazılardan çıkan kumaşlardaki renklerin canlılığı ve bu zamana kadar hala durabiliyor olması bize doğanın bıraktığı sürprizlerden sadece bir kısmı. İnanılmaz birşey bu. Doğal boyarmaddeler ve sağladıkları renklerin tarihini okuduğum kaynaklar doğrultusunda, dilim döndüğünce size aktarmak istiyorum. MORLAR, EFLATUNLAR Bu renkleri elde etmek zor ve pahalıydı. MUREX ve Purpura adlı iki kabuklu deniz hayvanından elde edilirdi. Vurgulayarak belirtmeliyim ki 1 gram boyarmadde için 8000 civarında kabuklu deniz hayvanına ihtiyaç vardı. Boya bu yaratıkların salgı bezlerinde bulunmakta ve doğal haliyle soluk sarı renkteydi. Mora ulaşıncayaya kadar, güneş ışıklarından etkilenen fotokimyasal bir olay ile sarı-yeşil, açık kırmızı ve koyu kırmızıdan geçerek son olarak mora dönüşmekteydi. Bu boyaların çok zor bulunmasından dolayı, toplumda güç ve yüksek mevkiyi simgeleyen bir renk olarak kabul edilmiştir. JULİUS CAESAR, mor togayı kendinden başkasının giymesine izin vermezdi. Senator togalarının sadece eteklerinde mor bir şerit kullanılmasına izin verilirdi. Deniz kabuğundan elde edilen mor İ.S. 15. yüzyıl ortalarına kadar kullanıldı ve bilinmeyen nedenlerden dolayı ortadan kalktı.. Ara Güler Fulvio Ruiter KIRMIZILAR Boyacılıkta kırmızı elde etmekte kullanılan en önemli boya KÖK BOYAdır. (Rubia Tinctorum) Uzun dalları sarmaşık gibi toprağın üzerinde uzayan başka bitkiler üzerine tırmanan çalı görünümlü bir bitkidir. Kökleri toprağın altında ağ gibidir. Boyarmadde kökünde bulunur. Kök boya ile boyanmış en eski kumaşlar Mısır mumyalarında bulunmuştur. Şöyle çok ilginç bir nokta var ; bu bitki ile beslenen hayvanların kemikleri kırmızıya boyanmıştır. Kuşların ise gagaları kırmızı renk alır. Kök boya Batı Anadolu'da ilk çağlardan beri bilinirdi. Antik Philadelphia'nın 13. yüzyılda Alaşehir adını almasının sebebi bu bölgede boyacılığın gelişmiş olmasıdır. İzmir halılarında, Anadolu ve Suriye ipekli dokumalarında kullanılar by boya EDİRNE ya da TÜRK KIRMIZISI olarak bilinir ve Avrupa'da ün salmıştır. Kök boyanın en öneli ve tek merkezi İzmir'di, en önemli alıcısı ise topraklarında bu bitki yetişemeyen İngiltere'ydi. Anadolu'dan tohumlar götürülüp Fransa ve İtalya'da kök boya tarımı geliştirilmiş olsa da Anadolu'daki o mükemmel niteliğine erişememiştir. Buradan analayacağımız şu ki, bir boyarmaddenin haslığı için iklim ve toprak çok önemli.. Ancak sentetik boyanın ortaya çıkmasıyla kök boya önemini yitirmiştir. Tarihte kırmızı elde etmek için kullanılan bir diğer boyarmadde ise kırmız böceğiydi. Akdeniz bölgesi ve güneydoğu Avrupa'da yetişen Kırmız meşesi üstünde yaşayan kabuklu bir böcektir. İspanyollar 1528'de Meksikayı işgal ettiklerinde Azteklerin mora yakın bir kırmızı kullandıklarını gördüler. Önce bunu bitki tohumlarından elde ettiklerini düşündüler ancak bunun kurutulmuş böceklerden elde edildiğini keşfettiler ve böylelikle batı dünyası KOKİNELLA ile tanıştı. Kokinella, doğal besini olan Opuntia adlı bitkinin yetiştiği Guetamala ve Meksika'dan sağlanırdı. Başka yerlerde yetiştirilmeye çalışılsa da iyi sonuç elde edilemedi. Opuntia ekilmiş 1 dönüm toprak 30-35 kg. kadar kokinella verimi sağlardı. 70.000 kurutulmuş böcekten yarım kilo kadar boyar madde edilirdi. Kokinella hala üretilmekte, kozmetik ve alkolsüz içeçek yapımında renklendirici olarak kullanılmaktadır. MAVİLER, LACİVERTLER Eski çağlarda ÇİVİTOTUNUN uzun bir fermantasyon sonucunda mavinin çeşitli tonlarını sağlayan bir boya verdiği bilinirdi. Taze boya önce laciverti verirdi, tükenmesine yakın da mavinin tonlarını verirdi. İndigonun dışardan alınması ile çivitotunun kullanımı da sona erdi. İndigo, Hindistan'da ve Mısır'da İsa'dan önceki çağlarda yetiştiriliyordu. Yarı tropik bir iklimde yetişen 1,5 metre boyunda bir bitkidir. En önemlisi Hindistan'da yetiştirilmektedir. 1880 yılında sentetik olarak yapıldı, doğal olandan daha pahalıydı yaklaşık 20 yıl sonra doğal boyarmaddenin yerini aldı. Önce çivitotu yerini indigo, indigo da zamanla yerini sentetik olana bıraktı.. Kaynak; Doğal yollarla yün boyama / uygulamalı ve geleneksel yöntemler İstanbul-1983 Fotoğraflar; Ara Güler, Fulvio Ruiter ve google'dan alınmıştır.
Ispanaklı Kiş nasıl yapılır? Bir Dilim Lezzet farkıyla denenmiş, resimli ve güvenerek yapabileceğiniz Ispanaklı Kiş malzemelerine ve tarifine göz atın...
Ezgi Özyürekoğlu kimdir? Ezgi Özyürekoğlu, 30 Eylül 1986 tarihinde Mersin’de doğmuştur. Yüksek öğretim eğitimini Marmara Üniversitesi politika Bilimi ve